40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
3.334,69%0,33
10.219,40%-0,06
Akdeniz’in parlayan sularında, bir zamanlar gücüne güç katan, denizlerin hakimi bir imparatorluk vardı: Kartaca. Ancak bu büyük gücün hikayesi, bir erkek savaşçının değil, gücü ve zekasıyla efsaneleşmiş bir kadının cesur yolculuğuyla başlar. Adı, Elissa veya daha çok bilinen adıyla Dido. O, tarihin en büyük şehirlerinden birini sıfırdan kuran, siyasi entrikalardan kaçan ve bir aşk destanının kahramanı olan Fenikeli bir prensesti.
Bugün, bu efsanevi kadın hükümdarın izini süreceğiz. Elissa’nın anavatanından kaçışından, Kartaca’yı kuruşuna, Roma mitolojisinin en ünlü destanlarından biri olan Aeneas ile yaşadığı trajik aşka kadar, bu büyüleyici hikayeyi tüm yönleriyle anlatacağız. Gücün, zekânın ve kederin birleştiği bu kadim destana kulak vermeye hazır mısınız?
Elissa’nın hikayesi, Fenike’nin zengin ve parlak şehri Sur’da başlar. O, Sur Kralı Pygmalion’un kız kardeşiydi. Efsaneye göre, babasının ölümünden sonra tahtı ele geçiren Pygmalion, iktidar hırsıyla dolu, zalim bir hükümdardı. Elissa’nın zengin ve güçlü kocası Sychaeus’u öldürerek, onun tüm servetine el koydu (Vergil, Aeneid, 1. Kitap, satır 340-359).
Kocasının ölümünün ardından, Elissa kardeşinin kötü niyetini fark etti. Kocasının ruhunun bir rüya aracılığıyla kendisine göründüğünü ve bir serveti gizlediğini öğrendi. Bunun üzerine, Pygmalion’u atlatarak, kendine sadık bir grup soylu ve gemiciyle birlikte denize açılmaya karar verdi. Yanında, kardeşinin elinden kurtardığı kocasının gizli hazineleri de vardı. Bu yolculuk, sadece bir kaçış değil, aynı zamanda yeni bir hayat kurma umuduyla dolu, belirsiz bir geleceğe yapılan destansı bir göçtü. Bu tehlikeli yolculuk, Elissa’nın liderlik vasıflarını ve kararlılığını ortaya koydu ve onun efsanevi kimliğinin temelini attı.
Elissa ve takipçileri, uzun bir yolculuğun ardından, bugünkü Tunus kıyılarına ulaştılar. Bölgede hüküm süren Berberilere (Mağribi Kralı Iarbas) sığınmak istediler. Ancak yerel halk, bu yabancılara toprak vermeye pek yanaşmıyordu. Bu noktada Elissa’nın zekası devreye girdi ve tarihin en meşhur pazarlıklarından birini yaptı. Kral’a, “yalnızca bir öküz derisi kadar yer” istediklerini söyledi (Junianus Justinus, Historiae Philippicae, 18. Kitap, 5. Bölüm, 9).
Kral Iarbas, bu teklifi küçümseyerek kabul etti. Ancak Elissa, öküz derisini incecik şeritler halinde keserek, oldukça geniş bir alanı çevreledi. Böylece, sözleşme gereği, elde ettiği bu büyük arazinin üzerine, Fenikelilerin “yeni şehir” anlamına gelen Kart-Hadasht (Latince adıyla Carthago) adlı şehri kurdu (Harden, 1962, s. 28). Efsane, bu olay sayesinde, zekanın kaba kuvvete karşı nasıl galip gelebileceğini gösteriyordu.
Bu durum, Elissa’nın sadece bir yönetici olmadığını, aynı zamanda kriz anlarında soğukkanlı ve yaratıcı çözümler üretebilen olağanüstü bir stratejist olduğunu ortaya koydu. Şehir, kısa sürede bir ticaret merkezi haline geldi ve güçlü bir deniz imparatorluğunun temelleri atıldı. Elissa, sadece bir kaçak değil, aynı zamanda bir kraliçe ve bir kurucu olarak tarihe geçti.
Elissa’nın hikayesi, Romalı şair Virgil’in ünlü eseri Aeneid ile bambaşka bir boyut kazandı ve adeta ölümsüzleşti. Virgil’e göre, Truva’nın düşmesinden sonra kaderi Roma’yı kurmak olan Truvalı prens Aeneas, fırtınaya yakalanarak Kartaca kıyılarına sığınmıştı. Kraliçe Dido (Elissa), ona misafirperverlik gösterdi ve bu karşılaşma, kısa sürede tutkulu bir aşka dönüştü (Vergil, Aeneid, 4. Kitap, satır 1-300).
Ancak kader, onların birlikteliğine izin vermedi. Jüpiter’in emriyle Aeneas, Roma’yı kurmak için Kartaca’dan ayrılmak zorunda kaldı. Dido, Aeneas’ın ihanetiyle yıkıldı. Bu derin keder ve öfke içinde, Aeneas’ın kılıcıyla bir cenaze ateşi üzerinde kendini yakarak intihar etti. Son nefesinde, hem kendi halkının hem de Aeneas’ın halkının sonsuza dek düşman olmasını dilediğini söyledi. Bu trajik son, Kartaca ile Roma arasındaki kan davasının ve Pön Savaşları’nın mitolojik kökeni olarak kabul edilir (Lancel, 1995, s. 115).
Bu destansı hikaye, Dido’yu sadece bir kraliçe olmaktan çıkarıp, aşkın ve ihanetin kurbanı olan trajik bir kadın figürüne dönüştürdü. Virgil’in bu anlatısı, Roma’nın kendi tarihini ve düşmanlarını meşrulaştırmasına hizmet ederken, Dido’nun hikayesini de unutulmaz kıldı.
Elissa’nın hikayesi, tarihsel gerçeklik ve efsane arasında gidip gelen, karmaşık bir konudur. Antik Yunan ve Roma kaynaklarında, Kartaca’nın kuruluş hikayesinden bahsedilir. Ancak bu kaynaklar, genellikle farklı detaylar sunar ve hikayenin ana hatları zamanla efsanevi bir karakter kazanmıştır.
Bu sebep-sonuç ilişkileri, Elissa’nın gerçek bir tarihi figür mü yoksa kolektif bir efsane mi olduğunu anlamamızda kilit rol oynar. O, muhtemelen Fenike’den kaçan ve Kartaca’nın kuruluşuna öncülük eden gerçek bir kadındı, ancak hikayesi, zamanla sanatsal ve siyasi amaçlarla zenginleştirilmiş ve efsaneleşmiştir.
Elissa, nam-ı diğer Dido, tarihi gerçeklik ve efsane arasında bir köprü görevi görür. O, sadece bir şehir kurucusu değil, aynı zamanda gücün ve zekanın bir sembolüdür. Onun hikayesi, bir kadının, erkek egemen bir dünyada nasıl ayakta kalabildiğini ve büyük bir medeniyetin temellerini nasıl atabildiğini gösterir.
Kartaca’nın yükselişi ve düşüşü, Elissa’nın efsanesiyle birlikte anılmaya devam edecektir. Dido’nun trajik aşkı ve intikam yemini, hem edebiyatta hem de tarihte iz bırakmıştır. Elissa’nın mirası, bize tarihin, bazen gerçeklerden daha güçlü olabilen efsanelerle örüldüğünü ve bu efsanelerin, bize çağlar ötesinden dersler aktarmaya devam ettiğini hatırlatır.