39,1011$% 0.04
44,4609€% 0.52
53,0381£% 0.6
4.202,41%1,95
6.830,00%2,17
27.236,00%2,18
3.357,37%1,93
9.356,04%-1,26
On beşinci yüzyılın başlarında, Timur İmparatorluğu, ihtişamının zirvesindeydi. Ancak bu siyasi ve kültürel görkemin gölgesinde, taht kavgaları ve entrikalar da eksik olmuyordu. İşte bu karmaşık atmosferde, 1394 yılında, İmparator Timur’un torunu Mirza Muhammed Taragay, tarihe Uluğ Bey adıyla geçecek olan bilim aşığı prens dünyaya geldi. Dedesi Timur’un yanında geçen çocukluğu, ona devlet yönetimi ve askeri stratejiler konusunda ilk elden bilgi edinme fırsatı sunsa da, Uluğ Bey’in asıl ilgisini çeken alanlar gökyüzünün sonsuzluğu ve sayıların gizemli dünyasıydı. Genç yaşta astronomi ve matematiğe karşı derin bir merak duyan Uluğ Bey, dedesinin seferleri sırasında bile yanında âlimler bulundurarak onlardan dersler almış, yıldızların hareketlerini ve sayıların sırlarını öğrenmeye çalışmıştır. Bu erken yaşlardaki bilim aşkı, onun gelecekteki yaşamının ve imparatorluğa bırakacağı mirasın en önemli belirleyicisi olacaktı (Subtelny, 2007, s. 155-157).
1409 yılında dedesi Timur’un ölümünün ardından Semerkant tahtına çıkan Uluğ Bey, imparatorluğun başkentini sadece siyasi bir merkez olarak değil, aynı zamanda dönemin en önemli ilim yuvalarından biri haline getirme vizyonunu hayata geçirmeye başladı. Uluğ Bey, bilime olan derin inancı ve desteğiyle, dönemin önde gelen bilim insanlarını Semerkant’a davet etti. Kadızade-i Rumi, Gıyaseddin Cemşid el-Kaşi ve Ali Kuşçu gibi devrin en parlak zekaları, Uluğ Bey’in himayesi altında Semerkant’ta toplandı. Uluğ Bey, bu âlimlere sadece maddi destek sağlamakla kalmadı, aynı zamanda onlarla birlikte bilimsel tartışmalara katıldı, araştırmalarına ortak oldu ve yeni projeler geliştirdi. Semerkant, Uluğ Bey’in vizyonu sayesinde kısa sürede astronomi, matematik ve diğer bilim dallarında önemli çalışmaların yapıldığı, uluslararası bir öğrenim merkezi haline geldi. Şehrin dört bir yanında medreseler ve kütüphaneler inşa edildi, bilimsel eserlerin çoğaltılması ve yaygınlaştırılması için büyük çaba harcandı (Kennedy, 1956, s. 121).
Uluğ Bey’in Semerkant’ı bir ilim merkezi yapma idealinin en somut ve görkemli ifadesi, 1420 yılında inşa etmeye başladığı Semerkant Rasathanesi oldu. Şehrin kuzeydoğusunda, yüksek bir tepe üzerinde kurulan bu devasa yapı, dönemin en gelişmiş astronomik gözlem aletleriyle donatılmıştı. Rasathanenin en dikkat çekici aleti, meridyen yayı 40 metreyi bulan Fahrî Sekstantı idi. Bu devasa alet sayesinde gök cisimlerinin konumları büyük bir hassasiyetle ölçülebiliyordu. Uluğ Bey, bizzat kendisi ve ekibindeki yetenekli astronomlarla birlikte yıllarca süren titiz ve uzun soluklu yıldız gözlemleri gerçekleştirdi. Geceleri gökyüzünü inceleyerek yıldızların konumlarını, hareketlerini ve parlaklıklarını kaydettiler. Bu gözlemler, o döneme kadar yapılan en kapsamlı ve doğru astronomik verileri oluşturuyordu. Rasathanede sadece yıldızların değil, Güneş ve Ay’ın da hareketleri incelenmiş, gezegenlerin yörüngeleri hakkında detaylı hesaplamalar yapılmıştır. Semerkant Rasathanesi, Uluğ Bey’in bilim aşkının ve gökyüzüne olan merakının somut bir anıtı olarak tarihe geçmiştir (Sayılı, 1960, s. 251-265).
Uluğ Bey’in bilime olan ilgisi sadece astronomiyle sınırlı kalmamış, matematik alanında da önemli çalışmalar yapmıştır. Özellikle trigonometri tablolarının hassasiyetini artırma konusunda büyük çaba göstermiştir. Semerkant Rasathanesi’nde yapılan gözlemlerin doğruluğu, matematiksel hesaplamaların da titizlikle yapılmasını gerektiriyordu. Uluğ Bey ve ekibi, sinüs ve tanjant tablolarını o döneme kadar görülmemiş bir hassasiyetle, ondalık sistem kullanarak hesaplamışlardır. Bu tablolar, astronomik hesaplamaların doğruluğunu önemli ölçüde artırmış ve sonraki dönem matematik ve astronomi çalışmalarına temel teşkil etmiştir. Ayrıca, Uluğ Bey’in ondalık kesirler üzerine yaptığı incelemeler de matematik alanındaki önemli katkılarından biridir. Onun bu çalışmaları, sayı sistemlerinin daha etkin ve pratik bir şekilde kullanılmasına olanak sağlamıştır.
Zîc-i Uluġ Bey’in ilk iki sayfası
(Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 376)
Uluğ Bey’in bilimsel çalışmalarının en önemli ve kalıcı ürünü, yıllarca süren titiz gözlemler sonucu hazırlanan “Zîc-i Uluğ Bey” adlı yıldız kataloğudur. Bu eser, 1018 yıldızın konumlarını (enlem ve boylamlarını) büyük bir hassasiyetle listelemektedir. Katalogda yer alan yıldızların parlaklıkları da detaylı bir şekilde belirtilmiştir. “Zîc-i Uluğ Bey”, o döneme kadar hazırlanan en kapsamlı ve en doğru yıldız kataloğu olarak kabul edilir. Ptolemy’nin yüzyıllar önce hazırladığı yıldız kataloğundaki hataları düzelten ve yeni yıldızların konumlarını ekleyen bu eser, astronomi tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Uluğ Bey’in zîci, sadece İslam dünyasında değil, aynı zamanda Latinceye çevrilerek Avrupa’da da büyük ilgi görmüş ve astronomi çalışmalarında temel bir başvuru kaynağı olmuştur. Tycho Brahe’nin 16. yüzyılda yaptığı gözlemlerine kadar yaklaşık iki yüzyıl boyunca en doğru yıldız kataloğu olarak kabul edilen “Zîc-i Uluğ Bey”, astronomi biliminin ilerlemesine önemli bir ivme kazandırmıştır (Kennedy, 1956, s. 122).
Uluğ Bey, bir yandan büyük bir imparatorluğun sultanı olarak devlet işleriyle uğraşırken, diğer yandan da tutkulu bir bilim insanı olarak rasathanesindeki çalışmalara bizzat katılmıştır. Bu iki farklı rolü bir arada yürütmek, onun için zaman zaman zorlu bir denge kurmayı gerektirmiştir. Siyasi olaylar, iç çekişmeler ve savaşlar, Uluğ Bey’in bilimsel çalışmalarını olumsuz etkileyebilmiştir. Ancak, tüm bu zorluklara rağmen Uluğ Bey, bilime olan inancından ve tutkusundan asla vazgeçmemiştir. Semerkant’ı bir ilim merkezi haline getirme çabaları ve rasathanedeki çalışmaları, onun bir sultan olarak bilime verdiği önemin en açık göstergesidir. Ne yazık ki, Uluğ Bey’in bilim aşkıyla dolu hayatı, siyasi entrikalar ve oğlu Abdüllatif’in ihaneti sonucu trajik bir şekilde son bulmuştur. Ancak, onun bilimsel mirası yaşamaya devam etmiştir.
Uluğ Bey’in “Zîc-i Uluğ Bey”i, ölümünden sonra da astronomi dünyasında derin bir etki yaratmaya devam etmiştir. Eser, sonraki dönem İslam ve Avrupa astronomları tarafından dikkatle incelenmiş ve referans olarak kullanılmıştır. Uluğ Bey’in hassas gözlemleri ve doğru hesaplamaları, astronomi biliminin ilerlemesine önemli katkılar sağlamıştır. Semerkant Rasathanesi, bir dönem parlayan bir ilim merkezi olarak hatırlanmış ve sonraki rasathanelerin kurulmasına ilham kaynağı olmuştur. Uluğ Bey’in bilim aşkı ve bilime verdiği destek, sadece kendi döneminde değil, sonraki yüzyıllarda da takdirle anılmıştır. Onun “Zîc-i Uluğ Bey”i, modern astronomi tarihinde saygın bir yere sahip olup, gökyüzünün sırlarını çözmeye adanmış bir sultan-bilim insanının kalıcı mirası olarak yaşamaya devam etmektedir. Semerkant’ın bir dönem parlayan ilim merkezi olarak hatırlanması ise, Uluğ Bey’in vizyonunun ve çabalarının en güzel kanıtıdır.
Kaynaklar:
Simyanın Gizeminden Kimyanın Aydınlığına: Câbir bin Hayyân’ın Maddenin Sırlarına Yolculuğu ve Modern Kimyanın Temellerini Atışı