40,1901$% 0.22
47,1146€% 0.08
54,2331£% -0.36
4.312,78%0,91
7.014,00%0,65
27.968,00%0,66
3.355,24%0,97
10.358,46%0,26
Onuncu yüzyıl, İslam dünyasının ilim ve medeniyet açısından altın çağlarından birini yaşıyordu. Bu dönemin parlayan şehirlerinden biri de, ticaret yollarının kesişim noktasında yer alan, bilim ve sanatın merkezi Halep‘ti. Abbasiler dönemindeki entelektüel hareketlilik, şehri adeta bir bilgi beşiği haline getirmişti. Bilginler, düşünürler ve zanaatkarlar, Halep’in sokaklarında özgürce dolaşırken, camilerde, medreselerde ve özel atölyelerde bilginin ışığı yayılıyordu. İşte bu canlı atmosferde, tam da 10. yüzyılın başlarında, Meryem el-İcliyye dünyaya geldi. Onun kaderi, doğduğu bu şehirle ve ailesinin mesleğiyle sıkı sıkıya bağlıydı.
Meryem’in babası, Halep’te saygın bir usturlap yapımcısıydı ve “Astrolabi” lakabıyla tanınıyordu. Bu lakap, sadece onun mesleğini değil, aynı zamanda ailesinin bu alandaki derin uzmanlığını da gösteriyordu (Anwar, 1997, s. 45). Meryem, çocukluğundan itibaren babasının atölyesinde, usturlabın metalin soğukluğunu, matematiğin kesinliğini ve astronominin büyüsünü bir araya getiren dünyasına tanık oldu. Yıldızların ve gezegenlerin gizemli hareketleri, ölçümlerin hassasiyeti ve usturlabın ince işçiliği, genç Meryem’in merakını uyandırdı. Bu atölye ortamı, onun sadece bir zanaatkarın kızı değil, aynı zamanda geleceğin “göklerin mimarı” olacağının ilk işaretlerini taşıyordu. O, bu erken yaşlardan itibaren astronomi ve matematiğin karmaşık dünyasına adım atmaya hazırlanıyordu.
Meryem el-İcliyye, babasının atölyesinde geçirdiği yıllar boyunca, usturlap yapımının inceliklerini adım adım öğrendi. Babası, ona sadece teorik bilgileri değil, aynı zamanda bu karmaşık aleti yapmanın pratik becerilerini, metal işçiliğinin sırlarını ve hassas ölçümlerin püf noktalarını da öğretti. Meryem, genç yaşta gösterdiği eşsiz yetenek ve azimle dikkat çekti. Kadınların o dönemde bilimsel alanlarda sınırlı eğitim olanaklarına sahip olduğu göz önüne alındığında, Meryem’in usturlap gibi teknik ve matematiksel yoğunluk gerektiren bir alanda bu denli derinleşmesi oldukça istisnaiydi.
Meryem, babasının gölgesinden çıkarak kendi ışığını yaymaya başladı. Öğrendiklerini hızla içselleştirdi ve kısa sürede kendi tasarımlarını yapabilecek, usturlapları kusursuz bir şekilde imal edebilecek bir seviyeye ulaştı. Onun bu alandaki ustalığı, dönemin kadın bilim insanları arasında nadir bir örnek teşkil ediyordu. Zorluklara rağmen, Meryem’in bilime olan tutkusu ve azmi, onu erkek egemen bir alanda dahi öne çıkmaya itti. O, sadece bir öğrenci olmaktan öte, kendi başına bir usturlap dahisi olacağının sinyallerini veriyordu.
Usturlap, Antik Yunan’da doğmuş ancak İslam medeniyetinde mükemmelliğe ulaşmış karmaşık bir astronomik aletti. Meryem el-İcliyye’nin yaşadığı 10. yüzyılda, usturlap İslam dünyasında hem bilimsel araştırmalarda hem de günlük hayatta vazgeçilmez bir araç haline gelmişti. İslam bilginleri, Yunanlılardan devraldıkları bu aleti geliştirerek, ona yeni işlevler eklemiş ve çok daha hassas hale getirmişlerdi (King, 1987, s. 1-10).
Usturlabın kullanım alanları oldukça genişti:
Usturlap, adeta göklerin bir haritası ve zamanın bir pusulası gibiydi. İslam dünyasında bu aletin yaygınlaşması, astronomi ve matematiğin gelişimine büyük katkı sağladı. Meryem el-İcliyye gibi ustalar, bu aletin hem bilimsel hem de sanatsal değerini zirveye taşıdılar.
Meryem el-İcliyye, sadece bir usturlap yapımcısı değil, aynı zamanda hassasiyetin ve zarafetin ustasıydı. Onun tasarladığı ve yaptığı usturlaplar, dönemin diğer usturlaplarından teknik üstünlükleri ve estetik değerleriyle ayrılıyordu. Meryem’in usturlaplarının en belirgin özellikleri arasında şunlar sayılabilir:
Meryem el-İcliyye’nin usturlapları, bilimsel bilginin sanatsal ifadeyle buluştuğu nadir örneklerdendi. Onun bu eserleri, sadece astronomik hesaplamalar için bir araç olmanın ötesinde, 10. yüzyıl İslam dünyasının entelektüel ve sanatsal zirvesini temsil ediyordu.
Meryem el-İcliyye’nin hikayesi, erkek egemen bir alanda kadın bir bilim insanı olarak öne çıkmanın zorluklarını ve başarısını gözler önüne serer. 10. yüzyıl İslam toplumunda kadınların bilimsel ve entelektüel hayata katılımı, Batı’ya kıyasla daha yaygın olsa da, usturlap yapımı gibi teknik ve zanaatsal bir alanda bir kadının bu denli uzmanlaşması oldukça nadirdi. Meryem, muhtemelen toplumun belli önyargılarıyla veya sınırlı fırsatlarla karşılaşmış olabilir. Ancak onun yeteneği, azmi ve babasının desteği, bu engelleri aşmasında kilit rol oynadı.
Meryem el-İcliyye, yeteneği ve ürettiği usturlapların kalitesi sayesinde bu alanda tanınmayı başardı. Onun gibi kadın bilim insanlarının varlığı, tarihin gizli kalmış kadın kahramanlarının ne kadar değerli olduğunu göstermektedir. Meryem’in hikayesi, bilimsel dehanın cinsiyet tanımadığının ve doğru ortam ve imkanlar sağlandığında kadınların da bilimsel ilerlemelere paha biçilmez katkılar sağlayabileceğinin ilham verici bir kanıtıdır. Onun öne çıkışı, kadınların bilime olan katkılarının görünürlüğünün önemi açısından da bir sembol haline gelmiştir.
Meryem el-İcliyye’nin asıl katkısı, usturlap yapımı aracılığıyla astronomi ve matematik bilimlerine dolaylı ama çok önemli bir destek sağlamasıydı. Yaptığı usturlaplar, dönemin astronomik gözlemlerinin hassasiyetini artırdı. Meryem, sadece bir zanaatkar olarak değil, aynı zamanda bir astronom olarak da çalışıyordu. Gök cisimlerinin hareketlerini, yıldızların konumlarını ve diğer gök olaylarını gözlemleyerek edindiği bilgileri, usturlaplarının tasarımına ve kalibrasyonuna yansıtıyordu.
Matematiksel hesaplamalardaki ustalığı, usturlabın karmaşık disklerini ve ağlarını (rete) hassas bir şekilde işlemesini sağlıyordu. Usturlabın her bir çizgisi, her bir derecesi, trigonometrik hesaplamalara dayanıyordu ve Meryem’in bu alandaki yetkinliği, aletlerinin doğruluğunu garanti ediyordu. Onun bu bilgileri, doğrudan astronomik teorilere yeni katkılar sunmasa da, dönemin bilim insanlarının daha doğru gözlemler yapmasına ve daha kesin astronomik tablolar oluşturmasına olanak tanıdı. Bu, bilimsel ilerlemenin temelini oluşturan pratik bir katkıydı. Meryem’in usturlapları, bilginin toplanmasına ve işlenmesine hizmet eden, adeta ilimlerin aynası gibiydi.
Meryem el-İcliyye’nin adı, ne yazık ki yüzyıllar boyunca bilim tarihinin tozlu sayfalarında gizli kalmış bir kahramandı. Ancak modern bilim tarihi araştırmaları, özellikle 20. yüzyılın sonlarından itibaren, İslam medeniyetindeki kadın bilim insanlarının ve genel olarak İslam biliminin Batı’ya olan katkılarının yeniden değerlendirilmesiyle onun da adı yeniden keşfedildi. Günümüze ulaşan Meryem el-İcliyye’ye ait doğrudan bir usturlap örneği bulunmamakla birlikte, dönemin kaynaklarında ve kroniklerinde onun yaptığı usturlapların üstünlüğünden bahsedilmesi, onun bu alandaki şöhretini göstermektedir.
Meryem’in bilimsel mirası, günümüzde özellikle kadınların bilimdeki rolünü vurgulayan çalışmalarda önemli bir yer tutmaktadır. Onun hikayesi, modern bilim tarihi camiasında takdirle karşılanmış ve hatta 1990’lı yılların ortalarında, onun onuruna bir asteroide “(7060) Al-Jazari” adı verilmesi önerilmiştir (her ne kadar bu öneri daha sonra bir başka bilim insanının adına çevrilmiş olsa da, bu durum onun uluslararası alanda ne kadar tanındığını göstermektedir). Bu, Meryem’in adının göklerde sonsuza dek yaşayacağının ve onun bilime olan katkılarının unutulmadığının bir simgesidir.
Meryem el-İcliyye’nin hikayesi, günümüzdeki genç kadın bilim insanlarına, özellikle STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanlarına yönelmek isteyenlere büyük bir ilham kaynağıdır. O, yüzyıllar önce, imkanların ve toplumsal normların sınırlayıcı olduğu bir dönemde, tutkusunun ve yeteneğinin peşinden giderek erkek egemen bir alanda uzmanlaşmış ve iz bırakmış bir kadın bilim insanıydı. Meryem’in hikayesi, kız çocuklarının ve kadınların bilimsel kariyer yapma potansiyelini vurgulamak için güçlü bir örnektir.
Tarihin gizli kalmış kadın kahramanlarının ortaya çıkarılması, sadece geçmişe ışık tutmakla kalmaz, aynı zamanda günümüzdeki cinsiyet eşitsizlikleriyle mücadelede de önemli bir rol oynar. Meryem el-İcliyye, bilimin cinsiyet tanımadığının ve zekanın, yeteneğin ve azmin her zaman yolunu bulacağının bir sembolü olmuştur. Onun göklerle ve usturlaplarla dokuduğu hikaye, bin yıl sonra bile, bilim dünyasında kadınların hak ettiği yeri alması için mücadele edenlere umut ve güç vermektedir. Meryem, Halep’in parlayan yıldızı olarak, bilimsel ilerlemenin ve eşitliğin ebedi bir feneri olmaya devam edecektir.
Kaynaklar:
Damarların Fısıltısı, Bilimin Zaferi: Nitrik Oksitin (NO) Bir Gizemden Kalp Sağlığının Anahtarına Dönüşen Devrimci Yolculuğu