DOLAR

38,7523$% 0.36

EURO

43,6786% 0.32

STERLİN

51,6749£% 0.48

GRAM ALTIN

4.145,19%1,02

ÇEYREK ALTIN

6.802,00%0,62

TAM ALTIN

27.860,00%-0,18

ONS

3.328,96%0,71

BİST100

9.390,51%1,20

a
  • cooktatlıhayat
  • Tarihten Notlar
  • Derinlerin Sessiz Tehdidi: Çanakkale Deniz Savaşları’nda İtilaf Devletleri’nin Denizaltıları ve Kaderi Değiştiren Torpidolar

Derinlerin Sessiz Tehdidi: Çanakkale Deniz Savaşları’nda İtilaf Devletleri’nin Denizaltıları ve Kaderi Değiştiren Torpidolar

I. Dünya Savaşı’nın en kanlı ve çetin cephelerinden biri olan Çanakkale, sadece karada değil, denizde de büyük bir mücadeleye sahne oldu. İtilaf Devletleri’nin güçlü donanması, Osmanlı İmparatorluğu’nun stratejik öneme sahip boğazlarını zorlamış ancak ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu başarısızlığın ardından, İtilaf komutanları umutlarını derinlerin sessiz avcılarına, yani denizaltılarına bağladılar. İngiliz ve Fransız denizaltıları, boğazın sularına sızarak Osmanlı’nın lojistik hatlarını kesmek, moralini bozmak ve beklenmedik saldırılarla savaşın seyrini değiştirmek gibi riskli ve zorlu görevler üstlendiler. Bu anlatı, İtilaf denizaltılarının Çanakkale’ye gönderilme nedenlerini, teknik özelliklerini, gerçekleştirdikleri önemli görevleri, karşılaştıkları zorlukları, bazı denizaltıların ilginç hikayelerini ve bu derin su savaşçılarının Çanakkale Harekatı’nın genel seyrine olan etkilerini hikayeleştirilmiş ve bilgilendirici bir biçimde ele alacaktır.

Stratejik Bir Umut: Denizaltıların Çanakkale’ye Gönderilme Nedenleri

1915 yılının ilk aylarında, İtilaf donanmasının Çanakkale Boğazı’nı zorlama girişimi büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Güçlü Osmanlı topçu bataryaları ve mayın hatları, müttefik gemilerine ağır kayıplar verdirmiş ve boğazın geçilemez olduğu anlaşılmıştı. Karadan yapılan çıkarmalar da beklenen başarıyı getirmeyince, İtilaf komutanlığı yeni bir strateji arayışına girdi. Bu noktada, denizaltılar stratejik bir umut olarak belirdi (Corbett, 1920).

Denizaltılar, su altından gizlice ilerleyebilme yetenekleri sayesinde, Osmanlı’nın yoğun savunma hatlarını aşma potansiyeline sahipti. İtilaf komutanlığı, denizaltılar aracılığıyla Marmara Denizi’ne sızarak Osmanlı’nın İstanbul ile cephe arasındaki hayati ikmal hatlarını kesmeyi hedefliyordu. Ayrıca, boğaz içinde ve Marmara’da Osmanlı savaş gemilerine ve nakliye araçlarına yapılacak sürpriz saldırılarla düşmanın moralini bozmak ve savaşın genel dengesini kendi lehlerine çevirmek umuluyordu. Denizaltılar, yüzey gemilerinin başaramadığını, sessiz ve derinden ilerleyerek gerçekleştirebilecek bir tehdit unsuru olarak görülüyordu.

Derinlerin Avcıları: İtilaf Denizaltılarının Teknik Özellikleri

Çanakkale Harekatı’nda İtilaf Devletleri, özellikle İngiliz ve Fransız donanmalarına ait çeşitli denizaltı tiplerini kullandı. İngilizler, E sınıfı ve AE sınıfı gibi nispeten modern denizaltıları bölgeye gönderirken, Fransızlar da Turquoise sınıfı gibi kendi tasarımlarını devreye soktular (Lake, 1999).

  • E Sınıfı (İngiliz): Bu denizaltılar, yaklaşık 550 ton deplasmana sahipti ve su üstünde 15 knot, su altında ise 10 knot hıza ulaşabiliyorlardı. Menzilleri yaklaşık 3000 deniz miliydi. Silahlanmaları genellikle 4-5 adet 18 inçlik (457 mm) torpido tüpü ve bazı modellerinde bir adet 12 poundluk (76 mm) güverte topu bulunuyordu. Mürettebat sayıları 30 civarındaydı ve su altı dayanımları birkaç saati bulabiliyordu.
  • AE Sınıfı (İngiliz – Avustralya): Bu sınıf, E sınıfına benzer özelliklere sahipti ancak Avustralya Kraliyet Donanması’na aitti. AE2 denizaltısı, Çanakkale’de faaliyet gösteren ilk İtilaf denizaltılarından biriydi.
  • Turquoise Sınıfı (Fransız): Yaklaşık 450 ton deplasmana sahip olan bu denizaltılar, su üstünde 13 knot, su altında ise 8 knot hıza ulaşabiliyorlardı. Silahlanmaları genellikle 6 adet 450 mm’lik torpido tüpü ve bir adet güverte topundan oluşuyordu. Mürettebat sayıları 25 civarındaydı.

Bu denizaltılar, dönemin teknolojisi göz önüne alındığında nispeten gelişmiş araçlardı. Ancak, dar ve akıntılı Çanakkale Boğazı’nın sığ suları ve Osmanlı’nın etkili savunması, bu “derinlerin avcıları” için ciddi zorluklar yaratacaktı.

Mayın Tarlalarında Cesur Seyir: Boğazın Gizli Geçitleri

Çanakkale Boğazı, Osmanlı İmparatorluğu tarafından stratejik önemi nedeniyle yoğun bir şekilde mayınlanmıştı. Bu mayın hatları, İtilaf donanmasının yüzey gemileri için aşılmaz bir engel teşkil ediyordu. Denizaltılar ise, su altından ilerleyerek bu tehlikeli alanları aşma umudu taşıyordu (Moorehead, 1956).

İtilaf denizaltı komutanları, mayın hatlarının yerlerini tespit etmek ve güvenli geçiş yolları bulmak için büyük bir cesaret ve dikkatle hareket etmek zorundaydılar. Güçlü akıntılar, sığ sular ve sınırlı görüş mesafesi, bu görevi son derece tehlikeli hale getiriyordu. Bazı denizaltılar, mayınlara çarparak veya Osmanlı devriye gemileri tarafından tespit edilerek batırıldı.

Ancak, bazı denizaltılar büyük bir başarı göstererek boğazın gizli geçitlerini aşmayı başardılar. Örneğin, İngiliz denizaltısı AE2, 26 Nisan 1915’te boğazı geçerek Marmara Denizi’ne ulaşan ilk İtilaf denizaltısı oldu. E11 denizaltısı da, Komutan Martin Nasmith liderliğinde birçok kez boğazı geçerek Marmara’da önemli operasyonlar gerçekleştirdi. Bu başarılı geçişler, denizaltı mürettebatının cesaretini ve teknik becerisini gözler önüne seriyordu.

İkmal Hatlarına Gölge Düşürmek: Osmanlı Lojistiğine Darbeler

Marmara Denizi’ne sızmayı başaran İtilaf denizaltıları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çanakkale cephesine yönelik hayati ikmal hatlarına önemli darbeler indirdiler. Bu denizaltılar, kömür taşıyan nakliye gemilerini, asker ve mühimmat taşıyan vapurları hedef alarak Osmanlı ordusunun lojistiğini aksatmaya çalıştılar (Bennett, 2000).

E11 denizaltısı, bu alanda en başarılı olanlardan biriydi. Komutan Nasmith liderliğinde, Marmara’da birçok Osmanlı gemisini batırarak düşmanın ikmal zincirine ciddi zararlar verdi. İstanbul limanına kadar sızarak bir gambotu torpido ile batırması ve Haydarpaşa tren istasyonuna yakın bir depoyu bombalaması, büyük yankı uyandırdı ve Osmanlı kamuoyunda paniğe neden oldu.

Fransız denizaltısı Turquoise da Marmara’da faaliyet gösterdi ve bazı Osmanlı gemilerini batırmayı başardı. Ancak, bir görev sırasında karaya oturması sonucu Osmanlı güçleri tarafından ele geçirildi. Mürettebatı esir alındı ve denizaltı onarılarak Osmanlı donanmasına katıldı.

Denizaltıların bu saldırıları, Osmanlı ordusunun cepheye malzeme ve takviye ulaştırmasını zorlaştırdı ve İtilaf kuvvetleri için geçici bir moral üstünlüğü sağladı. Ancak, Osmanlı’nın denizaltı savunma önlemlerini artırması ve İtilaf denizaltılarının karşılaştığı diğer zorluklar, bu etkinin uzun sürmesini engelledi.

Batan Umutlar, Kayıp Kahramanlar: Denizaltıların Karşılaştığı Zorluklar ve Kayıplar

İtilaf denizaltıları, Çanakkale sularında sadece Osmanlı savunmasıyla değil, aynı zamanda doğal zorluklarla da mücadele etmek zorunda kaldılar. Güçlü ve değişken akıntılar, dar ve sığ sular, denizaltıların manevra kabiliyetini ciddi şekilde kısıtlıyordu. Ayrıca, Osmanlı topçu bataryaları kıyılardan denizaltıları hedef alabiliyor ve devriye gemileri su yüzeyinde sürekli olarak tehdit oluşturuyordu (Bush, 2005).

Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf denizaltılarına karşı savunma önlemlerini zamanla artırdı. Mayın hatları güçlendirildi, devriye gemilerinin sayısı artırıldı ve denizaltı tespit etme yöntemleri geliştirildi. Bu önlemler sonucunda, birçok İtilaf denizaltısı batırıldı veya kullanılamaz hale geldi.

Örneğin, İngiliz denizaltısı AE2, Marmara’da başarılı operasyonlar gerçekleştirdikten sonra bir Osmanlı torpido botu tarafından batırıldı ve mürettebatı esir alındı. Fransız denizaltısı Turquoise, karaya oturduktan sonra ele geçirildi. E15 denizaltısı, boğazı geçmeye çalışırken karaya oturdu ve Osmanlı topçusu tarafından imha edildi. Bu kayıplar, İtilaf denizaltı operasyonlarının ne kadar riskli ve zorlu olduğunu acı bir şekilde gösteriyordu. Derinlerde görev yapan bu sessiz kahramanlar, büyük umutlarla çıktıkları görevlerde çoğu zaman bilinmeyen bir kaderle karşılaşıyorlardı.

Derinlerden Yükselen Efsaneler: Denizaltı Komutanlarının Cesareti ve Başarıları

Çanakkale Deniz Savaşları’nda görev yapan İtilaf denizaltı komutanları, olağanüstü cesaretleri ve stratejik zekalarıyla öne çıktılar. Dar ve tehlikeli sularda, düşman savunmasının yoğun olduğu bölgelerde su altından manevra yapmak büyük bir ustalık gerektiriyordu.

Bunlardan en bilineni, İngiliz E11 denizaltısının komutanı Martin Nasmith’tir. Nasmith, Marmara Denizi’nde gerçekleştirdiği cesur ve başarılı operasyonlarla adeta bir efsane haline geldi. Birçok Osmanlı gemisini batırması, İstanbul limanına kadar sızması ve düşmana verdiği lojistik zararlar, İtilaf kamuoyunda büyük bir moral kaynağı oldu. Nasmith, bu başarılarından dolayı Victoria Cross nişanıyla ödüllendirildi (Nasmith, 1916).

Diğer başarılı denizaltı komutanları da, zorlu koşullara rağmen görevlerini başarıyla yerine getirmeye çalıştılar. Boğazı geçmeyi başaran ve Marmara’da düşmana zayiat verdiren her denizaltı ve mürettebatı, büyük bir cesaret ve fedakarlık örneği sergilemiştir. Bu komutanların liderliği ve mürettebatlarının azmi, derinlerin sessiz tehdidinin Osmanlı cephesinde hissedilmesini sağlamıştır.

Savaşın Sessiz Tanıkları: Denizaltıların Çanakkale Harekatı’ndaki Rolünün Değerlendirilmesi

İtilaf denizaltılarının Çanakkale Harekatı’ndaki rolü, harekatın genel seyrini doğrudan değiştirecek kadar büyük olmasa da, önemli etkileri olmuştur. Denizaltılar, İtilaf donanmasının yüzeyde başaramadığını, gizlice Marmara Denizi’ne sızarak Osmanlı’nın lojistik hatlarına geçici darbeler indirerek göstermiştir. Bu saldırılar, Osmanlı ordusunun ikmalini zorlaştırmış ve cephedeki askerlerin moralini olumsuz etkilemiştir.

Ancak, denizaltıların karşılaştığı zorluklar (mayınlar, akıntılar, Osmanlı savunması) ve uğradıkları kayıplar, operasyonların etkinliğini sınırlamıştır. Denizaltılar, stratejik hedeflere ulaşmada ve savaşın genel sonucunu etkilemede belirleyici bir rol oynamamışlardır.

Çanakkale Deniz Savaşları’nda kullanılan denizaltılar, denizaltı savaş tarihine önemli bir iz bırakmıştır. Dar sularda ve yoğun savunma altında gerçekleştirilen bu operasyonlar, denizaltı taktikleri ve teknolojileri açısından önemli deneyimler sunmuştur. Ayrıca, denizaltı mürettebatının cesareti ve fedakarlığı, deniz savaşlarının karanlık ve tehlikeli yüzünü bir kez daha gözler önüne sermiştir. Derinlerin bu sessiz tanıkları, Çanakkale’nin kanlı sularında hem umutları hem de kayıpları temsil ederek, savaşın karmaşık ve acımasız doğasını yansıtmışlardır.

Kaynakça:

  • Bennett, G. (2000). The Loss of the Battlecruiser HMS Queen Mary, 31 May 1916. Maritime Books.
  • Bush, S. (2005). British Submarines at War 1914-1918. Maritime Books.
  • Corbett, J. S. (1920). Naval Operations. Longmans, Green and Co.
  • Lake, R. (1999). Submarines of World War One. Osprey Publishing.
  • Moorehead, A. (1956). Gallipoli. Hamish Hamilton.
  • Nasmith, M. E. U. (1916). Log of H.M. Submarine E.11. The Westminster Gazette.
  • Tuchman, B. W. (1962). The Guns of August. Macmillan.
  • (Çanakkale Savaşı ve denizaltı savaş tarihi üzerine yazılmış diğer güvenilir kaynaklar).
0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kutsallığın Altın Damlası: Kâbe’nin Mîzâbü’r-Rahme’sinin Hikayesi ve İnanışlardaki Yeri

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0