DOLAR

38,7786$% 0.39

EURO

43,8944% 0.27

STERLİN

51,6488£% 0.37

GRAM ALTIN

4.142,72%0,97

ÇEYREK ALTIN

6.802,00%0,62

TAM ALTIN

27.860,00%-0,18

ONS

3.324,08%0,58

BİST100

9.390,51%1,20

a
  • cooktatlıhayat
  • Tarihten Notlar
  • İmparatorluğun Çöküşünün Eşiğinde: Balkan Savaşları’nın Gölgesinde Bab-ı Ali Baskını ve Osmanlı’nın Son Çırpınışları

İmparatorluğun Çöküşünün Eşiğinde: Balkan Savaşları’nın Gölgesinde Bab-ı Ali Baskını ve Osmanlı’nın Son Çırpınışları

1912 ve 1913 yılları, Osmanlı İmparatorluğu için sadece toprak kayıplarının yaşandığı acı bir dönem değil, aynı zamanda yüzyıllardır süregelen egemenliğinin sarsıldığı, siyasi dengelerin alt üst olduğu ve nihai çöküşe doğru hızla sürüklendiği bir kırılma noktası olmuştur. Balkan Savaşları, İmparatorluğun Avrupa’daki varlığının neredeyse tamamen silinmesine neden olurken, içeride derin bir siyasi krizin fitilini ateşlemiş ve bu krizin en kanlı ve çarpıcı sonuçlarından biri de 23 Ocak 1913 tarihinde gerçekleşen Bab-ı Ali Baskını olmuştur. Bu anlatı, Balkan Savaşları’nın İmparatorluk üzerindeki yıkıcı etkilerini detaylı bir şekilde ele alırken, bu karanlık atmosferde vuku bulan Bab-ı Ali Baskını’nı ve Osmanlı’nın son çırpınışlarını hikayeleştirilmiş bir dille aktaracaktır.

Balkan İttifakı ve Savaşın Fitili

  1. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başları, Balkan Yarımadası’nda milliyetçilik akımlarının yükselişe geçtiği ve Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflığının belirginleştiği bir dönemdi. Rusya’nın Panslavizm politikası, Balkanlardaki Ortodoks Slav halklarını Osmanlı egemenliğinden kurtarma ve kendi nüfuz alanı altına alma amacını taşıyordu (Jelavich, 1983). Bu politika, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ gibi bağımsızlıklarını kazanmış Balkan devletlerinin yayılma emelleriyle örtüşüyordu. Osmanlı İmparatorluğu ise, uzun süren savaşlar, iç karışıklıklar ve ekonomik sorunlar nedeniyle Balkanlardaki otoritesini giderek kaybetmekteydi (Shaw & Shaw, 1977).

Bu koşullar altında, Balkan devletleri aralarındaki rekabeti bir kenara bırakarak Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir ittifak kurmaya başladılar. Rusya’nın da teşvikiyle 1912 yılında Sırbistan ve Bulgaristan, ardından Yunanistan ve Karadağ kendi aralarında ittifak anlaşmaları imzaladılar (Helmreich, 1969). Bu Balkan İttifakı’nın temel amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun elinde kalan Balkan topraklarını ele geçirmek ve aralarında paylaşmaktı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki durumu giderek kötüleşirken, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarda olduğu dönemde uygulanan merkeziyetçi politikalar ve Türk olmayan unsurlara yönelik baskılar da Balkan halklarının Osmanlı’ya olan bağlılığını zayıflatmıştı (Zürcher, 2004). Nihayetinde, Balkan İttifakı’nın Osmanlı İmparatorluğu’na yönelik talepleri karşılıksız kalınca, 8 Ekim 1912 tarihinde Karadağ’ın Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları’nın fitili ateşlenmiş oldu.

Cephelerde Yıkım: Osmanlı Ordusunun Çöküşü

Balkan Savaşları’nın başlamasıyla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu beklenmedik bir hızla ve büyük bir hezimetle karşı karşıya kaldı. Düzensiz, yetersiz donanımlı ve siyasi çekişmelerle bölünmüş Osmanlı ordusu, sayıca ve motivasyon olarak üstün olan Balkan müttefik orduları karşısında tutunamadı ( Erickson, 2003).

Cephelerde ardı ardına yenilgiler yaşandı. Sırp ordusu, Kosova ve Makedonya’da hızla ilerleyerek Üsküp’ü ele geçirdi. Yunan ordusu, Selanik’i düşürerek Ege Denizi’ne ulaştı. Bulgar ordusu ise Doğu Trakya’da ilerleyerek Çatalca hattına kadar geldi ve Edirne’yi kuşatma altına aldı. Osmanlı ordusunun komuta kademesindeki beceriksizlik, lojistik yetersizlikler ve askerlerin düşük morali, bu hızlı çöküşte önemli rol oynadı.

Özellikle Edirne’nin düşüşü, Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir travma yarattı. Yüzyıllardır Osmanlı’nın Balkanlardaki önemli kalelerinden biri olan Edirne, uzun ve çetin bir kuşatmanın ardından 26 Mart 1913 tarihinde Bulgar ordusunun eline geçti (Hall, 2000). Bu olay, İmparatorluğun itibarını yerle bir ederken, İstanbul’da büyük bir infiale neden oldu.

Balkan Savaşları’nın ilk aşaması, Osmanlı İmparatorluğu için tam bir felaketle sonuçlanmış, İmparatorluk neredeyse tüm Avrupa topraklarını kaybetmiş ve yüz binlerce askerini şehit vermiş veya esir düşürmüştü. Bu ağır yenilgi, İstanbul’da derin bir siyasi krizi tetikleyecekti.

Savaşın Toplumsal Etkileri: Göçler ve Kayıplar

Balkan Savaşları, sadece askeri bir yenilgi olarak kalmamış, aynı zamanda Balkanlardaki Türk ve Müslüman nüfus için de büyük bir insani trajediye yol açmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği topraklarda yaşayan yüz binlerce Türk ve Müslüman, yaşadıkları yerlerden zorla çıkarılmış, mal ve mülklerini terk etmek zorunda kalmıştır.

Göç yolları, açlık, hastalık ve saldırılar nedeniyle büyük acılara sahne olmuştur. Binlerce sivil, yollarda hayatını kaybetmiş veya kaybolmuştur. Yaşanan katliamlar ve zulümler, Balkanlardaki Türk ve Müslüman nüfusun demografik yapısını kökten değiştirmiştir (McCarthy, 1995).

İstanbul ve Anadolu’ya doğru yaşanan bu büyük göç dalgası, İmparatorluğun içindeki sosyal ve ekonomik sorunları daha da derinleştirmiştir. Göçmenlerin barınma, iaşe ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması büyük bir yük oluşturmuş, toplumsal gerilimleri artırmıştır. Savaşın yarattığı psikolojik travma ve kayıpların acısı ise uzun yıllar boyunca Osmanlı toplumunun hafızasında taze kalmıştır. Balkan Savaşları’nın bu acımasız insani boyutu, İmparatorluğun çöküş sürecinde yaşanan derin yaralardan biri olarak tarihe geçmiştir.

Siyasi Kriz ve Bab-ı Ali Baskını’na Giden Yol

Balkan Savaşları’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki yıkıcı etkileri, İstanbul’da derin bir siyasi krize yol açtı. Hükümetin savaş politikaları ve askeri başarısızlıklar, kamuoyunda büyük bir öfkeye neden oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC), iktidardaki Kamil Paşa Hükümeti’ni beceriksizlikle ve toprakları savunmamakla suçlayarak muhalefeti yükseltti (Fromkin, 1989).

İTC, ordu içindeki güçlü desteğini de kullanarak hükümeti devirme planları yapmaya başladı. Cemiyetin önde gelen isimlerinden Enver Bey (daha sonra Enver Paşa), Talat Bey (daha sonra Talat Paşa) ve Cemal Bey (daha sonra Cemal Paşa) bu planların başını çekiyordu. İTC, Kamil Paşa Hükümeti’nin İtilaf Devletleri ile barış görüşmeleri yürüterek Edirne’yi Bulgarlara bırakacağı yönündeki söylentileri de kullanarak kamuoyunu kendi lehine çevirmeye çalışıyordu.

Bu siyasi atmosferde, İttihat ve Terakki, hükümeti zorla düşürmek ve iktidarı ele geçirmek için kanlı bir darbe planı hazırladı. Hedef, Osmanlı İmparatorluğu’nun kalbi olan Bab-ı Ali (Sadrazamlık makamı ve hükümet binalarının bulunduğu yer) idi.

Kanlı Darbe: Bab-ı Ali Baskını ve Sonuçları

23 Ocak 1913 tarihinde, Enver Bey ve Talat Bey’in önderliğindeki bir grup İttihatçı subay ve milis, silahlı bir şekilde Bab-ı Ali’yi bastı. Amaç, Sadrazam Kamil Paşa’yı istifaya zorlamak ve hükümeti devirmekti. Baskın sırasında çıkan arbedede, Harbiye Nazırı Nazım Paşa, İttihatçı Yakup Cemil tarafından vurularak öldürüldü (Moorehead, 1969). Bu kanlı olay, Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası oldu.

Baskıncılar, Sadrazam Kamil Paşa’yı zorla istifa ettirdiler ve yerine İttihat ve Terakki’nin desteklediği Mahmut Şevket Paşa’yı sadrazamlığa getirdiler. Bab-ı Ali Baskını, Osmanlı İmparatorluğu’nda bir hükümet darbesiyle iktidarın el değiştirdiği ilk ve en kanlı olaylardan biri olarak tarihe geçti. Bu darbe, İttihat ve Terakki’nin siyasi gücünü açıkça ortaya koyarken, meşruti monarşi rejiminin de ciddi bir yara almasına neden oldu.

Baskının ardından, İttihat ve Terakki yönetimi fiilen İmparatorluğun kontrolünü ele geçirdi. Muhalif sesler susturuldu, basına sansür uygulandı ve otoriter bir yönetim tesis edildi. Bab-ı Ali Baskını, Osmanlı siyasetinde şiddetin ve zorbalığın bir araç olarak kullanılmaya başlandığı karanlık bir dönemin başlangıcı oldu.

Baskının Ardından: İmparatorluğun Sonu Yaklaşırken

Bab-ı Ali Baskını, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve toplumsal yapısında derin izler bıraktı. İttihat ve Terakki’nin iktidarı ele geçirmesiyle birlikte, İmparatorluk daha otoriter bir yönetime doğru sürüklendi. Balkan Savaşları’nın ağır yenilgisi ve Bab-ı Ali Baskını’nın yarattığı siyasi istikrarsızlık, İmparatorluğun çöküş sürecini hızlandırdı (Mango, 2002).

İttihat ve Terakki yönetimi, Balkan Savaşları’nda kaybedilen toprakları geri alma ve İmparatorluğu yeniden güçlendirme hayalleri kuruyordu. Bu amaçla, Almanya ile yakınlaşarak I. Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri’nin yanında girme kararı aldı. Ancak bu savaş, Osmanlı İmparatorluğu için nihai yıkım anlamına gelecekti.

Bab-ı Ali Baskını, İmparatorluğun son çırpınışlarından biri olarak değerlendirilebilir. Bir yandan, Balkan Savaşları’nın yarattığı acı ve öfke, bir değişimin gerekliliğini gösteriyordu. Diğer yandan ise, bu değişim kanlı bir darbe ve otoriter bir yönetim eliyle gerçekleşmişti. Bu olay, İmparatorluğun artık kendi içindeki sorunlarla başa çıkmakta ne kadar zorlandığını ve çöküşün kaçınılmaz olduğunu acı bir şekilde gözler önüne seriyordu. Bab-ı Ali Baskını, İmparatorluğun son demlerinde yaşanan siyasi entrikaların, şiddetin ve umutsuzluğun bir simgesi olarak tarihin karanlık sayfalarında yerini almıştır.

Kaynakça:

  • Erickson, E. J. (2003). Defeat in Detail: The Ottoman Army in the Balkans, 1912-1913. Greenwood Publishing Group.
  • Fromkin, D. (1989). A Peace to End All Peace: The Fall of the Ottoman Empire and the Creation of the Modern Middle East. Henry Holt and Company.1
  • Hall, R. C. (2000). The Balkan Wars, 1912-1913: Prelude to the First World War. Routledge.
  • Helmreich, E. C. (1969). The Diplomacy of the Balkan Wars, 1912-1913. Russell & Russell.
  • Jelavich, B. (1983). History of the Balkans: Eighteenth and Nineteenth Centuries. Cambridge University Press.
  • Mango, A. (2002). The Turks Today. Overlook Press.
  • McCarthy, J. (1995). Death and Exile: The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims, 1821-1922. Darwin Press.
  • Moorehead, A. (1969). Gallipoli. Harper & Row.
  • Shaw, S. J., & Shaw, E. K. (1977). History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Vol. 2: Reform, Revolution, and Republic: The Rise of Modern Turkey, 1808-1975. Cambridge University Press.2
  • Zürcher, E. J. (2004). Turkey: A Modern History. I.B. Tauris.
0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kısa Ömürlü Bir Reform Çabası: Enver Paşa’nın ‘Hurûf-ı Munfasıla’ Yazı Sistemi ve Osmanlı Türkçesi’ni Sadeleştirme Girişimi

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0