DOLAR

39,4415$% 0.24

EURO

45,5868% -0.3

STERLİN

53,5143£% -0.13

GRAM ALTIN

4.351,75%1,59

ÇEYREK ALTIN

7.115,00%1,75

TAM ALTIN

28.364,00%1,72

ONS

3.432,22%1,35

BİST100

9.170,84%-3,67

a

Qian: Küresel Güvenlik İnisiyatifi tüm dünyaya aittir

Faşizme karşı zaferin 80. yılı kapsamında Ankara’daki Türkiye-Çin Dostluk Vakfı’nda “Çin’in Küresel Güvenlik İnisiyatifi” başlıklı bir panel gerçekleştirildi.

CGTN Türk tarafından gerçekleştirilen etkinlikte, Dr. Barış Adıbelli, Doç. Dr. Sinan Demirtürk ve Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan konuşmacı olarak yer aldı. Moderatörlüğünü CGTN Türk’ten Gökhun Göçmen'in üstlendiği panelde, Çin'in küresel güvenlik yaklaşımı ve uluslararası sistemdeki rolü ele alındı.

Aynı zamanda Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğrencilerinin de katıldığı etkinlik, CGTN Türk YouTube kanalı, CGTN Türk Radyo ve CGTN Türk sosyal medya hesaplarından canlı olarak yayınlandı.

Panelin açılışını CGTN Türk Genel Yayın Yönetmeni Ulaş Can gerçekleştirdi. Etkinliğin açılış konuşmasını ise Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İstanbul Milletvekili Mansur Kılınç ve Çin Halk Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Qian Xinyi yaptı.

Yüksel Mansur Kılınç, konuşmasında faşizme karşı zaferin 80. yılına dikkat çekerek, bu tarihi dönemin yalnızca bir askeri zafer değil, aynı zamanda insanlık onurunun ve evrensel değerlerin yeniden inşası açısından da önemli olduğunu vurguladı. Faşizmle mücadelenin evrensel ve tarihsel boyutlarını hatırlatan Kılınç, "Biz faşizmi Şili’den tanıyoruz. Şili’de Allende’nin devrilmesiyle başlayan süreçte on binlerce insan çok yönlü, acımasızca katledildi. Ülkemizde de benzer dönemler yaşandı; 12 Eylül faşizmi dediğimiz süreç, farklı görüşlerden binlerce insanın cezaevlerini doldurduğu bir dönemdi" ifadelerini kullandı.

"Faşizm hâlâ bir tehdit"

Kılınç ayrıca, modern dünyada faşizmin yalnızca geçmişte kalmış bir tehdit olmadığını, bugün de farklı biçimlerde kendini göstermeye devam ettiğini belirtti. "Faşizm hâlâ bir tehdit. İnsanlık olarak örgütlü mücadeleye, dayanışmaya ve uyanıklığa her zamankinden fazla ihtiyaç duyuyoruz" dedi.

“Çin ile Türkiye arasında güvenlik yaklaşımlarında parallelikler var”

Kılınç, Çin’in ortaya koyduğu Küresel Güvenlik İnisiyatifi'ni değerlendirirken, Türkiye’nin kırk yılı aşkın süredir terörle mücadele eden bir ülke olarak Çin’le benzer güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kaldığını söyledi. "Çin de uluslararası terör örgütlerinin hedefinde olan bir ülke. Bu noktada, iki ülkenin güvenlik stratejileri arasında önemli paralellikler var" diye konuştu.

Kılınç, “Dünya barışı için, dünya halklarıyla barışmak ve çok daha fazla çalışmak zorundayız” diyerek sözlerini tamamladı.

Diğer açılış konuşmasını yapan Çin Halk Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Qian Xinyi konuşmasında, 80 yıl önce kazanılan faşizme karşı zaferin insanlık tarihi açısından dönüm noktası olduğunu belirterek, günümüzde karşılaşılan güvenlik tehditlerinin bu tarihi mücadeleden alınan derslerle değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

“Bugün, dünyanın pek çok bölgesinde istikrarsızlıklar yaşanıyor. Güvenlik meselesi hâlâ insanlığın kaderiyle doğrudan bağlantılı bir konu olarak karşımızda duruyor” diyen Qian, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından 2022 yılında ortaya konan Küresel Güvenlik İnisiyatifinin, uluslararası toplumda geniş yankı bulduğunu, 100’ün üzerinde ülke ve kuruluşun bu inisiyatife destek verdiğini ifade etti.

"Türkiye ile birlikte iki devletli çözümü destekliyoruz"

Konuşmasında Ukrayna ve Filistin-İsrail krizlerine özel olarak değinen Qian, savaş ve yaptırımların sorunları çözmediğini, diyalog ve müzakerenin barışın tek yolu olduğunu vurguladı:

“Ukrayna krizi üç yılı aşkın süredir devam ediyor. Çin, sorumlu bir tutumla mekik diplomasisi yürütüyor ve bu kapsamda ‘Ukrayna Krizinin Siyasi Çözümüne Dair Çin’in Tutumu’ adlı belgeyi yayımladık. Türkiye de bu süreçte Karadeniz Tahıl Anlaşması’na aracılık ederek önemli katkılarda bulundu. Filistin-İsrail çatışmasında da Türkiye ile birlikte iki devletli çözümü destekliyoruz.”

Müsteşar Qian, konuşmasının devamında, yalnızca askeri tehditlerin değil; iklim değişikliği, terörizm, siber güvenlik ve biyolojik tehditler gibi yeni nesil güvenlik meselelerinin de ortak mücadele gerektirdiğini belirtti.

Bu bağlamda Çin ile Türkiye arasında özellikle terörle mücadele ve Paris Anlaşması’nın uygulanması gibi alanlarda yürütülen iş birliğinin oldukça verimli sonuçlar verdiğini dile getirdi:

“Geleneksel ve geleneksel olmayan tehditler iç içe geçmiş durumda. Bu nedenle küresel yönetişim anlayışında iş birliği ve ortak inşa yaklaşımına ihtiyaç duyuyoruz. Çin ve Türkiye bu konuda güçlü bir dayanışma örneği sergiliyor.”

"Küresel Güvenlik İnisiyatifi tüm insanlığa aittir"

Qian, Küresel Güvenlik İnisiyatifi'nin düşünsel liderlik sunduğunu ve uygulamada güvenlik açıklarını kapatmaya yönelik altı temel ilkeye dayandığını ifade etti. Bunlar arasında ortak güvenlik anlayışı, sorunların diyalog yoluyla çözümü, sıcak bölgelere istikrar getirilmesi, güvenlik tehditlerinin bütüncül ele alınması ve küresel iş birliğinin güçlendirilmesi öne çıkıyor.

Son olarak, Çin’in Türkiye ile birlikte kalıcı barış, eşitlikçi çok kutupluluk ve kapsayıcı küreselleşme vizyonunu desteklemeye kararlı olduğunu belirten Qian şunları söyledi:

“Küresel Güvenlik İnisiyatifi sadece Çin’e değil, tüm insanlığa aittir. Türkiye dahil olmak üzere tüm ilerici güçlerle birlikte, faşizme karşı kazanılmış zaferin mirasını koruyacak, BM merkezli uluslararası sistemi savunacak ve daha adil bir dünya için çaba göstereceğiz.”

Çin'in 5 temel ilkesi

Panelin başlamasıyla birlikte moderatör Gökhun Göçmen, sözü müsteşarın bahsettiği bulguları açması ve yorumlaması adına Doktor Barış Adıbelli’ye verdi.

Panelin devamında söz alan Dr. Barış Adıbelli, konuşmasına müsteşarın çizdiği genel çerçeveyi takdir ederek başladı.

Adıbelli, Çin’in dış politika anlayışının Batılı ittifak sistemlerinden belirgin şekilde ayrıldığını vurguladı. “Çin diplomasisi, köklü bir medeniyetin ürünü olarak çatışmacı değil, bütünleştiricidir” diyen Adıbelli, Çin’in askeri paktlardan uzak durduğunu ve işbirliği temelinde uluslararası ilişkiler kurduğunu söyledi.

Bu yaklaşımın temelinde, Çin’in halen geçerliliğini koruyan beş ilkeye dayalı dış politika anlayışı olduğunu belirten Adıbelli, bu ilkeleri şöyle sıraladı:

Egemenliğe ve toprak bütünlüğüne saygı
Karşılıklı saldırmazlık
İç işlerine karışmama
Eşitlik ve karşılıklı yarar
Barış içinde bir arada yaşama

Adıbelli, “Bu ilkeler, sadece Çin’e özgü değil; birçok ülkenin dış politika vizyonuyla örtüşen evrensel değerlerdir” dedi.

Adıbelli, Çin halkının yaşadığı tarihsel travmalara da dikkat çekerek özellikle Nanjing Katliamı’nı hatırlattı. “Bu acılar kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Çin toplumu, geçmişte yaşadığı acılardan ders çıkararak bugün daha dikkatli, daha temkinli bir dış politika yürütüyor” dedi.

Japonya’nın bugüne kadar Çin ve Kore halklarından resmen özür dilememesine de değinen Adıbelli, “Tarih kitaplarında hâlâ militarizmi yücelten anlatılar var. Faşizm gitmiş olsa da militarist zihniyet şekil değiştirerek varlığını sürdürüyor” yorumunda bulundu.

Adıbelli, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping tarafından önerilen Küresel Güvenlik Girişimi’ne de özel olarak değindi. Bu girişimin özünün, çatışma yerine işbirliği olduğunu belirterek, “Çin, iç güvenlik sağlanmadan dış tehditlerle mücadele edilmez ilkesiyle hareket ediyor. Bu bize Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesini hatırlatıyor” dedi.

Adıbelli ayrıca, Çin’in Birleşmiş Milletler’e verdiği önemi vurgulayarak, “Küresel sorunları güçlü bir BM çatısı altında çözmeyi savunan Çin, uzun yıllar bu örgütün dışında bırakılmış bir ülkeydi. Bu tarihsel dışlanmışlık da Çin’in bugün barışçıl diplomasiye verdiği önemin temelini oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

"Türkiye arabuluculuk yapabilen kritik bir konuma sahip"

Adıbelli'nin ardından sözü alan Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, Çin'in siyasi kültürü, zamanı algılayışı ve uluslararası sisteme bakışı Batı'dan çok farklı olduğunu belirtti.

Özel, Çin ile Türkiye arasındaki iş birliğinin de bu çerçevede önemli bir örnek olduğunu dile getirdi:

“Rusya-Ukrayna Savaşı'nda da hem Çin hem Türkiye benzer şekilde aktif tarafsızlık ve barışçıl çözüm yaklaşımıyla öne çıktı. Çin'in ortaya koyduğu 12 ilkelik barış planı, egemen eşitlik ilkesine dayalı, Batı'nın dayatmacı yaklaşımının dışında bir öneriydi. Türkiye ise, Batı’nın ötekileştirici tutumunun dışında tüm aktörlerle konuşabilen ve arabuluculuk yapabilen nadir ülkelerden biri olarak bu süreçte kritik bir konuma sahip.”

Panelde son sözü alan Doç. Dr. Sinan Demirtürk, Çin’in tarihsel olarak yalnızca askeri başarılarla değil, iç istikrarını yeniden kurarak da küresel güç hâline geldiğini vurguladı.

"Çin’in küresel anlamda öne çıkardığı güç, nezaket temelli bir güçtür"

Çin’in özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde şekillenen stratejik yapısına dikkat çeken Demirtürk, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Çin'in yalnızca Japonya’ya karşı bir zafer kazanmış olması değil; aynı zamanda bu süreci kendi toprak bütünlüğünü ve istikrarını yeniden tesis ederek atlatmış olması, bugün onu bir küresel aktör hâline getirmiştir. Çin, üretim ve enerji gücünü dünyaya yaymayı hedefleyen bir bölgesel ve küresel güç olarak temellerini 1950’li yıllar sonrası atmıştır. Bu süreç, aynı zamanda faşizmin Asya'da ve dünyada bir daha nüksetmemesi için gelişen bir stratejinin de temelidir. Bugün Çin’in küresel anlamda öne çıkardığı güç, askeri yayılma ya da istiladan ziyade ‘yumuşak güç’ olarak adlandırılan; ticaret, insani diplomasi, kültürel etkileşim ve nezaket temelli bir güçtür. Konfüçyüs Enstitüleri ve Çin kültür merkezleri gibi yapılar, Çin’in kültürel diplomasi faaliyetlerinin önemli araçlarıdır.”

Doç. Dr. Demirtürk, Çin’in bugünkü barış söyleminin ardındaki tarihsel deneyimlere de dikkat çekti. Bu bağlamda, Çin’in geçmişle yüzleşme biçiminin Batılı sömürgeci yaklaşımlardan farklı olduğunun altını çizdi:

“Faşizmden çıkmış, faşizme karşı yeni bir modernlik modeli inşa etmiş olan Çin, 2025 yılı itibarıyla küresel barış ve güvenlik iddiasını daha da güçlü şekilde ortaya koymaktadır. Ancak burada sorgulanması gereken bazı kavramlar vardır: Faşizm, emperyalizm ve barış… Bu kavramlar, geçmişte işgalci ve sömürgeci devletlerce de kullanılmış; yaptıkları her şeyi insanlık adına yaptıklarını iddia etmişlerdir. 18. ve 19. yüzyıl Avrupa’sı, medeniyet adı altında dünyanın dört bir yanında sömürgecilik faaliyetleri yürütmüş; İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler, barbarlıkla mücadele ettiğini savunarak birçok halkın doğal kaynaklarını yağmalamıştır. Bugün hâlâ küresel düzeyde tam olarak ortadan kaldırılamamış adaletsizliklerin ve güvensizliklerin temelinde de bu anlayış yatmaktadır.”

Hibya Haber Ajansı

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

“Çin ve Rusya işletmeleri arasındaki normal temaslar DTÖ ve piyasa ilkelerine uygun’’

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0