38,7564$% 0.36
43,6656€% 0.27
51,6396£% 0.42
4.145,94%1,04
6.802,00%0,62
27.860,00%-0,18
3.329,40%0,72
9.390,51%1,20
İnsanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri, yazının icadıyla birlikte bilginin kalıcı hale gelmesi ve nesilden nesile aktarılabilmesi olmuştur. Bu devrim niteliğindeki gelişimin beşiği ise, Mezopotamya’nın bereketli topraklarında yeşeren Sümer uygarlığıdır. Yaklaşık MÖ 4. binyılın sonlarında ortaya çıkan Sümerler, sadece yazıyı icat etmekle kalmamış, aynı zamanda bilginin sistemli bir şekilde öğretildiği ilk eğitim kurumları olan “yazı evlerini” de kurmuşlardır. Bu belgesel anlatı, Sümerlerin bu çığır açan başarısını, yazı evlerinin işleyişini ve ilk eğitim sisteminin doğuşunu hikayeleştirerek gözler önüne serecektir.
Kil Tabletlerin Fısıltısı: Yazının Doğuşu:
Sümer uygarlığının en kalıcı miraslarından biri, hiç şüphesiz çivi yazısıdır. Başlangıçta basit piktogramlar (nesne resimleri) şeklinde ortaya çıkan yazı, zamanla soyut kavramları ifade edebilen karmaşık bir sisteme dönüşmüştür (Black & Green, 1992). Bu evrim, Sümer toplumunun artan karmaşıklığı ve özellikle tapınakların ve sarayların ekonomik ve idari ihtiyaçları tarafından tetiklenmiştir (Nissen, Damerow, & Englund, 1993). Kil, Sümerler için hem bol bulunan hem de kolay şekillendirilebilen bir malzeme olmuştur. Islak kil tabletlere kamış kalemlerle çizilen işaretler, güneşte veya fırınlarda kurutularak kalıcı hale getirilmiştir. Arkeologlar, Sümer şehirlerinde binlerce kil tablet gün ışığına çıkarmışlardır. Bu tabletler, sadece ticari kayıtları ve idari belgeleri değil, aynı zamanda edebi eserleri, mitolojik öyküleri, dini metinleri ve hatta öğrencilerin yazdığı ders alıştırmalarını da içermektedir (Kramer, 1963). Yazının icadı, bilginin bireysel hafızanın sınırlarını aşarak, gelecek nesillere aktarılmasının önünü açmıştır.
Bilginin Kalbi: Yazı Evlerinin Doğuşu ve İşleyişi:
Yazının gelişmesiyle birlikte, bu yeni beceriyi öğretecek ve bilgiyi saklayacak kurumlara ihtiyaç duyulmuştur. İşte bu ihtiyacın bir sonucu olarak, Sümer şehirlerinde “yazı evleri” (E-dub-ba) ortaya çıkmıştır (Sjöberg, 1976). Yazı evleri, sadece yazı yazmayı öğretmekle kalmayan, aynı zamanda edebi metinlerin kopyalandığı, arşivlendiği ve bilginin üretildiği merkezlerdi. Yazı evlerinin başında genellikle “umma” adı verilen deneyimli bir katip veya bilgin bulunurdu (Hallo, 1969). Öğrenciler, genellikle varlıklı ailelerin oğullarıydı ve uzun ve zorlu bir eğitim sürecinden geçerlerdi. Eğitim, kil tabletlere harfleri ve kelimeleri yazmaktan başlayarak, karmaşık metinleri okuma ve yazmaya, matematiksel işlemleri öğrenmeye ve edebi eserleri incelemeye kadar uzanırdı (Chiera, 1938). Yazı evlerinde disiplin sıkıydı ve öğrenciler hatalarından dolayı fiziksel olarak cezalandırılabilirdi (Kramer, 1963). Ancak, bu zorlu eğitimin sonunda yetişen katipler, Sümer toplumunda önemli bir yere sahipti. Tapınaklarda, saraylarda ve ticari hayatta görev alarak, idari işlerin yürütülmesinde, vergi toplamasında, antlaşmaların kaydedilmesinde ve edebi eserlerin korunmasında hayati roller üstlenirlerdi (Oppenheim, 1977).
Müfredatın İlk Tohumları: Yazı Evlerinde Ne Öğretiliyordu?
Sümer yazı evlerinde verilen eğitim, sadece pratik becerileri kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda öğrencilerin zihinsel gelişimine de katkıda bulunuyordu. Müfredatın temelini çivi yazısını okuma ve yazma becerisi oluşturuyordu. Öğrenciler, yüzlerce farklı işareti ezberlemek ve bunları doğru bir şekilde kil tabletlere aktarmak zorundaydılar (Civil, 1979). Yazı becerisinin yanı sıra, matematik ve ölçü birimleri de yazı evlerinde öğretilen önemli konular arasındaydı. Tarım, ticaret ve inşaat gibi alanlarda gerekli olan hesaplamalar ve ölçümler, öğrencilere detaylı bir şekilde aktarılırdı (Friberg, 1987). Edebi metinlerin incelenmesi ve kopyalanması da müfredatın önemli bir parçasını oluşturuyordu. Gılgamış Destanı gibi Sümer edebiyatının başyapıtları, öğrencilere dilin inceliklerini ve dönemin düşünce yapısını anlamaları için okutulurdu (George, 2003). Bazı yazı evleri, daha ileri düzeyde eğitim de veriyordu. Bu kurumlarda, hukuk, tarih, astronomi ve tıp gibi konular da ele alınırdı (Hallo & Simpson, 1971). Bu ileri düzeydeki yazı evleri, Sümer toplumunun entelektüel gelişimine önemli katkılar sağlıyordu ve bilginin uzmanlaşmasına zemin hazırlıyordu.
Bilginin Mirası: Sümer Eğitim Sisteminin Etkileri:
Sümerlerin kurduğu yazı evleri ve geliştirdiği eğitim sistemi, sonraki Mezopotamya uygarlıkları (Akadlar, Babiller, Asurlular) üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Bu uygarlıklar da Sümer yazısını ve eğitim geleneklerini benimsemiş ve kendi ihtiyaçlarına göre uyarlamışlardır (Roux, 1992). Sümerlerin eğitim anlayışı, sadece Mezopotamya ile sınırlı kalmamış, Antik Mısır ve hatta Antik Yunan gibi diğer uygarlıklara da dolaylı yollardan ulaşmıştır. Bilginin sistemli bir şekilde öğretilmesi ve kaydedilmesi fikri, insanlık tarihinde bir devrim yaratmış ve modern eğitimin temellerini atmıştır. Sümerlerin kil tabletlere yazdığı bilgiler, binlerce yıl sonra bile bizlere o dönemin insanlarının düşünce dünyasını, yaşam tarzlarını ve bilgi birikimlerini aktarmaya devam etmektedir.
Sonuç
Sümerler, sadece ilk şehir devletlerini kurmakla kalmamış, aynı zamanda bilginin sistemli bir şekilde öğretildiği ilk eğitim kurumlarını da hayata geçirerek insanlık tarihine silinmez bir iz bırakmışlardır. Yazının icadı ve yazı evlerinin kuruluşu, bilginin korunması, aktarılması ve geliştirilmesi için hayati bir adım olmuştur. Sümerlerin kil tabletleri fısıldayan bilgeliği, modern eğitimin köklerini anlamak ve geçmişten ders çıkarmak için bizlere eşsiz bir pencere sunmaktadır. “Bilginin Doğuşu” olarak adlandırabileceğimiz bu dönem, insanlığın entelektüel yolculuğunda bir dönüm noktası olmuş ve sonraki nesillerin bilgiye ulaşma ve onu kullanma biçimlerini derinden etkilemiştir.
Kaynaklar:
Kumların Gizemli Bekçileri: Giza Piramitleri ve Büyük Sfenks’in Bin Yıllık Hikayesi