38,7523$% 0.36
43,6786€% 0.32
51,6749£% 0.48
4.145,19%1,02
6.802,00%0,62
27.860,00%-0,18
3.328,96%0,71
9.390,51%1,20
1933 yılının karanlık günlerinde, Nazi rejiminin baskıları altında bilimsel çalışmaları engellenen ve vatandaşlığı elinden alınan Albert Einstein, çaresizlik içinde yeni bir yurt arayışına girmişti. Dünyaca ünlü fizikçinin bu zorlu sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yazdığı bir mektup, tarihin ilginç bir kesişme noktası olarak kayıtlara geçmiştir. Bu belgesel anlatı, Einstein’ın bu yardım talebinin ardındaki nedenleri, Atatürk’ün bu talebe verdiği anlamlı yanıtı ve bir bilim insanının vatan arayışının dokunaklı hikayesini hikayeleştirerek gözler önüne serecektir.
Kara Bulutlar Bilimin Üzerinde: Nazi Almanyası’nda Baskı:
1930’ların başında, Almanya’da yükselen Nazi ideolojisi, bilim dünyasını da etkisi altına almaya başlamıştı. Özellikle Yahudi kökenli bilim insanları, sistematik bir ayrımcılığa ve baskıya maruz kalıyorlardı. Albert Einstein, dünya çapındaki saygınlığına rağmen, bu karanlık atmosferden nasibini almıştı. Görelilik teorisi gibi çığır açan çalışmaları “Yahudi fiziği” olarak nitelendiriliyor, itibarı zedelenmeye çalışılıyor ve bilimsel çalışmaları engelleniyordu (Fölsing, 1997). 1933 yılında, Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte durum daha da vahimleşti. Einstein’ın mal varlığına el konuldu, kitapları yakıldı ve Prusya Bilimler Akademisi’ndeki üyeliği iptal edildi. Vatandaşlığı da elinden alınan Einstein, artık bir vatansızdı ve bilimsel çalışmalarını sürdürebileceği güvenli bir liman arayışına girmişti (Isaacson, 2007).
Umut Arayışı ve Türkiye’ye Uzayan Bir El:
Çaresizlik içinde farklı ülkelere başvurularda bulunan Einstein, uluslararası alanda tanınan bir bilim insanı olarak, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme çabalarına sempati duyuyordu. Atatürk’ün bilime ve eğitime verdiği önemi biliyor ve Türkiye’nin, baskı altında kalan bilim insanları için bir sığınak olabileceğine inanıyordu. Bu düşüncelerle, Einstein, 17 Kasım 1933 tarihinde Başbakan İsmet İnönü aracılığıyla Mustafa Kemal Atatürk’e bir mektup yazdı (Talat, 2000). Einstein mektubunda, Almanya’daki bilim insanlarının yaşadığı zorlukları ve Türkiye’nin bu bilim insanlarına kucak açması halinde, ülkenin bilimsel gelişimine önemli katkılar sağlayabileceklerini ifade ediyordu. Özellikle, İstanbul Üniversitesi bünyesinde çalışabilecek Alman bilim insanları için yardım talep ediyordu. Bu mektup, sadece bir yardım çağrısı değil, aynı zamanda Einstein’ın Atatürk’ün vizyonuna duyduğu saygının da bir göstergesiydi.
Atatürk’ün Vizyoner Yanıtı: Bilime ve İnsanlığa Açılan Kapı:
Einstein’ın mektubu, Atatürk tarafından büyük bir ilgi ve anlayışla karşılandı. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren bilime ve eğitime büyük önem veriyor ve modernleşme hedeflerine ulaşmak için uluslararası iş birliğine açık bir politika izliyordu (Kazancıgil, 2006). Atatürk, Einstein’ın yardım talebini memnuniyetle kabul etti ve derhal harekete geçilmesi talimatını verdi. Atatürk’ün talimatıyla, Milli Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi yetkilileri, Almanya’dan ayrılmak zorunda kalan bilim insanlarıyla temas kurmaya başladılar. Kısa bir süre içinde, aralarında tanınmış profesörlerin de bulunduğu çok sayıda Alman bilim insanı Türkiye’ye davet edildi. Bu bilim insanları, İstanbul Üniversitesi’nde çeşitli bölümlerde görev alarak, Türk bilim ve eğitim hayatına önemli katkılarda bulundular (Tekeli, 1993). Atatürk’ün bu hızlı ve olumlu yanıtı, sadece Nazi rejiminin baskısı altındaki bilim insanlarına bir umut ışığı olmakla kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin bilim ve insanlık değerlerine verdiği önemi de tüm dünyaya gösterdi. Türkiye, zor zamanlarda uluslararası iş birliğinin ve bilimsel dayanışmanın önemli bir örneğini sergilemişti.
Bilimin Yeşerdiği Yeni Vatan: Alman Bilim İnsanlarının Türkiye’deki Katkıları:
Türkiye’ye gelen Alman bilim insanları, İstanbul Üniversitesi’nde modern bilimsel anlayışın yerleşmesine ve gelişmesine önemli katkılar sağladılar. Tıp, hukuk, edebiyat, fen bilimleri gibi çeşitli alanlarda dersler verdiler, araştırmalar yaptılar ve genç Türk bilim insanlarının yetişmesine öncülük ettiler (Widmann, 1999). Bu dönemde İstanbul Üniversitesi, uluslararası düzeyde tanınan bir bilim merkezi haline geldi. Alman bilim insanlarının bilgi birikimi ve deneyimleri, Türk üniversite sisteminin modernleşmesine ve bilimsel standartların yükselmesine yardımcı oldu. Bu iş birliği, Türkiye’nin bilimsel alanda attığı önemli adımlardan biri olarak tarihe geçti.
Einstein’ın Türkiye’ye Duyduğu Minnet:
Albert Einstein, Atatürk’ün ve Türkiye’nin gösterdiği bu sıcakkanlılığa ve yardıma karşı büyük bir minnet duyuyordu. Türkiye’de görevlendirilen bilim insanlarıyla iletişimini sürdürmüş ve Türkiye’nin bilimsel ve kültürel gelişimini yakından takip etmiştir (Aydın, 2007). Einstein, Türkiye’nin bu insani ve bilimsel yaklaşımını takdirle anmış ve Türkiye ile olan manevi bağını her zaman korumuştur.
Sonuç:
Albert Einstein’ın Mustafa Kemal Atatürk’ten yardım talebi ve Atatürk’ün bu talebe verdiği olumlu yanıt, tarihin unutulmaz kesişme noktalarından birini oluşturmaktadır. Bu olay, sadece Nazi rejiminin karanlık yüzünü ve bilim insanlarının yaşadığı zorlukları değil, aynı zamanda Atatürk’ün vizyoner liderliğini, bilime verdiği önemi ve insanlığa olan derin saygısını da gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin bu anlamlı dayanışması, uluslararası alanda takdirle karşılanmış ve ülkenin modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Einstein’ın vatan arayışı, Atatürk’ün açtığı kapıyla son bulmamış olsa da, bu tarihi mektup ve sonrasındaki gelişmeler, bilimin evrenselliğini ve zor zamanlarda sergilenen insanlık değerlerinin önemini bir kez daha hatırlatmaktadır.
Kaynaklar:
Bilginin Doğuşu, Sümerler, Yazı Evleri ve İlk Eğitim Sisteminin Hikayesi