41,1836$% 0,26
47,9542€% 0,46
55,3372£% 0,31
4.696,01%-0,30
7.659,00%-0,50
30.544,00%-0,50
3.545,70%-0,38
10.831,19%0,87
4565803฿%-0.47014
Yüksek bir medresenin avlusunda, yıldızların altında… Elinde bir usturlap, zihninde sayılar ve gönlünde bir felsefe… O, yüzyıllar sonra bile dizeleriyle kalplere dokunan bir şairdi. Ama onun dehası, sadece şiirin ve felsefenin sınırlarında kalmadı. O, aynı zamanda matematiğin ve gökbiliminin en derin sırlarına vakıf olan, geleceğe ışık tutan bir bilim insanıydı: Ömer Hayyam.
Bugün, Hayyam’ın pek bilinmeyen bu yönüne odaklanacağız. Şiirlerinin gölgesinde kalan bilimsel dehasını, özellikle binom formülünü nasıl bulduğunu, cebirdeki devrim niteliğindeki çalışmalarını ve takvim reformundaki rolünü hikayeleştirerek ve bilimsel verilerle destekleyerek anlatacağız. Bir şairin ruhuyla bir bilim adamının aklını birleştiren bu eşsiz zihnin dünyasına girmeye hazır mısınız?
Tam adıyla Gıyaseddin Ebu’l-Feth Ömer b. İbrahim el-Hayyam, 11. yüzyılın sonlarında, bugünkü İran’ın Nişabur şehrinde dünyaya geldi. Genç yaşta babasını kaybetti, ancak ilme olan tutkusu onu Bağdat’a kadar sürükledi. Bağdat, o dönemde Abbasi Halifeliği’nin ilim ve kültür merkeziydi. Hayyam, burada dönemin en saygın alimlerinden dersler aldı ve matematik, gökbilimi, felsefe gibi alanlarda kendini geliştirdi (Akkerman, 2010, s. 45).
Hayyam, sadece bir öğrenci değil, aynı zamanda gözlemci ve eleştirel bir düşünürdü. Antik Yunan’dan gelen bilgileri sorgulamaya ve daha doğru, daha pratik yöntemler geliştirmeye çalıştı. Sultan Melikşah tarafından İsfahan’da kurulan gözlemevine başkanlık etmesi, onun gökbilimine olan katkılarının bir göstergesidir. Hayyam’ın bu pozisyonu, onun bilimsel araştırmalar için gerekli finansal ve sosyal desteğe sahip olmasını sağladı. Bu sebep-sonuç ilişkisi, onun bilimsel kariyerinin parlak dönemini başlattı.
Ömer Hayyam’ın matematik alanındaki en büyük katkılarından biri, binom açılımı üzerine yaptığı çalışmalardır. Binom, iki terimli bir ifadenin kuvvetini açmaya yarayan bir formüldür. Örneğin, (x+y)n gibi ifadelerin açılımını sistematik hale getiren bu formül, modern cebirin temel taşlarından biridir.
Hayyam, bu formülü, bugünkü Pascal üçgeni olarak bilinen, ancak ondan yüzlerce yıl önce keşfedilmiş bir yöntemle buldu. O, bu üçgenin katsayılarının bir örüntü oluşturduğunu fark etti ve bu örüntüyü kullanarak herhangi bir terimin açılımını kolayca yapmanın bir yolunu geliştirdi (Rashed, 1994, s. 120).
Hayyam’ın bu çalışmaları, matematiği ve özellikle cebiri, sadece aritmetik bir hesaplama dalı olmaktan çıkarıp, daha soyut ve karmaşık problemlere uygulanabilir bir bilim haline getirdi.
Ömer Hayyam’ın dehası, sadece matematiğin sınırlarında kalmadı. Sultan Melikşah’ın emriyle, mevcut takvimin hatalarını düzeltmek için bir komisyon kurdu. O dönemde kullanılan takvim, Güneş yılının uzunluğunu doğru hesaplayamadığı için mevsimsel sapmalara neden oluyordu. Bu durum, özellikle tarım ve dini bayramların tarihlerinde karışıklığa yol açıyordu.
Hayyam, gözlemlerine dayanarak, Güneş yılının uzunluğunu çok daha doğru bir şekilde, 365.24219858 gün olarak hesapladı. Bu, modern bilim tarafından hesaplanan 365.242199 güne son derece yakındır (Rosenfeld & Thome, 2004, s. 88). Bu hassas hesaplama, onun takvim reformunda kullanılacak temeli oluşturdu.
Bu çalışmalar, onun sadece bir şair ve filozof değil, aynı zamanda pratiğe dönük, sorun çözen bir bilim adamı olduğunu gösterir. Bu sebep-sonuç ilişkisi, Hayyam’ın bilimsel mirasının neden bu kadar önemli olduğunu açıklar.
Ömer Hayyam’ın dehası, bilim ve felsefenin iç içe geçtiği bir düşünsel dünyada yeşerdi. Onun dört dizelik şiirleri, rubaileri, evrenin sırları, hayatın anlamı, ölümün gizemi gibi derin felsefi konuları işlerdi. “Gel, gönül, yalan dünyanın derdini çekme” derken bile, matematiğin kesinliğiyle şiirin belirsizliğini bir araya getiriyordu.
Hayyam’ın felsefesi, bilimsel gözlemlerinden bağımsız değildi. Evrenin düzeni ve yasaları, onun matematiğe olan tutkusunu besliyor, matematiğin kesinliği de onun felsefi sorgulamalarını derinleştiriyordu. O, evrenin bir düzeni olduğuna inanıyor, ancak bu düzenin insan aklıyla tam olarak kavranamayacağını da kabul ediyordu (Özen, 2011, s. 55). Bu çelişki, onun hem bilimde hem de şiirde bu kadar üretken olmasını sağlayan temel bir motivasyondu.
Ömer Hayyam, sadece bir şiir ustası değil, aynı zamanda cebirin, trigonometrinin ve takvim biliminin dehasıydı. Onun binom formülü ve kübik denklemler üzerine yaptığı çalışmalar, modern matematiğin temelini attı. Celali Takvimi ise, astronomik hassasiyetiyle bilim dünyasını hala hayran bırakıyor.
Hayyam’ın mirası, bize bilimin ve sanatın birbirinden ayrılamaz olduğunu, bir zihnin hem sayıların hem de dizelerin sırrına vakıf olabileceğini gösterir. O, bir şairin ruhuyla bir bilim adamının aklını birleştiren nadir bir dehaydı ve bu eşsiz birleşim, insanlığa kalıcı bir miras bıraktı.