41,3548$% 0,37
49,0799€% 0,58
56,4741£% 0,39
4.907,09%0,30
8.157,00%0,30
32.529,00%0,30
3.694,99%0,14
11.182,96%1,66
4822898฿%1.14013
Çölün kavurucu sıcağında, efsanevi bir şehrin kalbinde yükselen, yemyeşil teraslardan oluşan bir cennet… Dilden dile yayılan bir aşk hikayesi ve insanlığın doğayla olan ilişkisini yeniden tanımlayan görkemli bir yapı. O, sadece bir bahçe değil, insanlık tarihindeki en büyük mimari ve botanik gizemlerden biriydi: Babil’in Asma Bahçeleri.
Bugün, bu kayıp harikanın peşine düşeceğiz. Bir efsane mi, yoksa gerçek mi olduğunu sorgulayacağız. Babil’in Asma Bahçeleri’nin tarihsel kökenlerinden, mimari mucizesine, bir aşk hikayesiyle olan bağından, modern arkeolojik araştırmaların bulgularına kadar her şeyi hikayeleştirerek ve bilimsel verilerle destekleyerek anlatacağız. Bir efsanenin kaybolan izlerine doğru bu büyüleyici yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
Efsaneye göre, Babil’in Asma Bahçeleri’nin hikayesi, M.Ö. 6. yüzyılda, Yeni Babil İmparatorluğu’nun en güçlü kralı II. Nebukadnezar ile başlar. Nebukadnezar, imparatorluğunu güçlendirmek için pek çok fethe imza atmış, ancak gönlünü Medya Kralı’nın kızı Amytis’e kaptırmıştı (Stronach, 2011, s. 125). Amytis, Babil’in sıcak ve kurak çöllerine geldiğinde, memleketinin yemyeşil dağlarını ve vadilerini özlüyordu.
Nebukadnezar, karısının hasretini dindirmek için, çölün ortasında, yükselen teraslardan ve çağlayan suların aktığı, adeta Mezopotamya’nın ortasında bir dağ olan görkemli bir bahçe inşa etmeye karar verdi. Bu bahçeler, sadece bir kralın gücünü değil, aynı zamanda bir eşe duyulan sonsuz aşkı da simgeleyecekti. Bu sebep-sonuç ilişkisi, bahçelerin inşasının ardındaki romantik ve insani motivasyonu ortaya koyar.
Bu hikaye, Babil’in Asma Bahçeleri’ni, sadece mimari bir başarıdan öte, duygusal bir bağlamla anlatan en popüler efsanelerden biridir.
Babil’in Asma Bahçeleri’nin mimari yapısı ve varlığı, antik kaynaklarda farklı şekillerde anlatılmıştır. İlk olarak Yunan tarihçi Herodot bahçelerden bahsetmese de, daha sonraki Yunan ve Romalı yazarlar, özellikle Diodorus Siculus ve Strabon, bahçeleri detaylı bir şekilde tarif etmiştir.
Ancak, bu kadar görkemli bir yapının varlığına dair en büyük soru işareti, Babil’den günümüze ulaşan hiçbir tablet veya yazılı belgede bahsedilmemesidir. Babil kralı Nebukadnezar, yaptığı tüm inşaatları detaylı bir şekilde kaydetmişti. Saraylar, tapınaklar ve duvarlar hakkında binlerce tablet bulunmasına rağmen, bahçelerden tek bir satır bile bahsedilmemesi, tarihçileri şüpheye düşürdü (Al-Rawi & George, 2017, s. 30). Bu sebep-sonuç ilişkisi, bahçelerin sadece bir efsane olabileceği teorisini güçlendiriyor.
Yüzyıllardır, arkeologlar Babil’in Asma Bahçeleri’nin izini sürdü. 20. yüzyılın başlarında, Alman arkeolog Robert Koldewey, Babil’deki kazı çalışmalarında, bahçelerin olduğu düşünülen bir yapı kalıntısı buldu. Bu kalıntılar, kalın duvarlara sahip ve nemi engelleyecek şekilde tasarlanmış odalardan oluşuyordu. Koldewey, bunların bahçelerin alt yapısı olabileceğini iddia etti (Koldewey, 1914, s. 110).
Ancak bu iddialar, diğer arkeologlar tarafından kesin olarak kabul görmedi. Bahçelerin varlığına dair bir başka ve daha ilginç teori, İngiliz Asurolog Stephanie Dalley’den geldi. Dalley, bahçelerin aslında Babil’de değil, ondan 500 km kuzeyde, Asur İmparatorluğu’nun başkenti Ninova’da olduğunu öne sürdü (Dalley, 2013, s. 1). Bu teori, Asur kralı Sanherib’in bahçeleri inşa ettiğini ve Yunan yazarların bu bahçeleri yanlışlıkla Babil’e atfettiğini iddia ediyordu. Sanherib’in inşaatları, arkeolojik buluntular ve yazılı tabletlerle destekleniyordu.
Bu iki farklı görüş, Babil’in Asma Bahçeleri’nin tarihsel bir bulmaca olduğunu gösteriyor. Kimilerine göre efsane, kimilerine göre ise gerçek, ancak sadece yanlış yerde aranan bir harika. Bu karmaşık sebep-sonuç ilişkisi, bahçelerin varlığını kanıtlamak için hala yeni bulgulara ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
Varlığı kesin olmamasına rağmen, Babil’in Asma Bahçeleri, insanlık tarihinde silinmez bir iz bıraktı. Efsane, sanat, edebiyat ve popüler kültürde defalarca yeniden yaratıldı.
Bu etki, Babil’in Asma Bahçeleri’nin, sadece mimari bir eserden öte, bir ideal ve bir hayal gücü kaynağı olduğunu gösteriyor. Gerçek olmasa bile, insanlığın hayal gücünü beslemiş ve kültürel bir miras yaratmıştır.
Babil’in Asma Bahçeleri, Antik Dünyanın Yedi Harikası arasında en tartışmalı olanıdır. Varlığı kesin olarak kanıtlanamamış olsa da, bir aşk hikayesi olarak nesilden nesile aktarılmış ve insanlığın hayal gücünü beslemiştir.
Belki de bu bahçeler, sadece bir efsane olarak var oldular; ama bu efsane, bize doğanın gücünü, insan azmini ve aşkın sınır tanımadığını hatırlatıyor. Babil’in kayıp harikası, bir mimari yapıdan ziyade, insanlığın kalbindeki doğa sevgisinin ve hayallerinin sembolü olarak yaşamaya devam edecektir.